“Uzun zamandır okuduğum beni en sürükleyen, en içine alan romandı.” diyeceğim diğerlerine haksızlık olacak. “Picasso ve Aşçısı“ bende çok farklı tatlar bıraktı. Belki birkaç yıl önce yapmış olduğum Cote D’Azur seyahati (yazısı burada) bunda etkili olmuştur.
Öncelikle belirtmeliyim ki bu kurgu bir roman. Elbette Picasso’ nun hayatındaki bazı dönemlere ve kişilere de romanda yer verilmiş ancak bu gerçek kişilerin arasında sanki bir parantez açılmış ve Picasso’ nun o epey hareketli özel yaşamının pek gün görmemiş sırrına ortak oluyor gibi hissediyorsunuz. Boğa burcu olmamdan sebep sanırım ama bir romanın içinde ya da başrolünde yemek varsa kalbimde ayrı bir yer tutuyor. Sanki o pişirilen her şey hazırlanıp o an önüme geliyor. ( bu arada bu temadaki kitapları önce okuyup varsa sonra filmini izlediysem asla kitabın keyfini veremiyor-bence çoğu film yapımı kitabı yansıtmada geniş kitleleri tatmin edemiyor ya o apayrı bir konu zaten.) Buna çok net bir örnek de Joanne Harris‘ in Çikolata adlı romanıydı. Yıllar önce okumaya başladığım gece evde çikolata kalmamıştı ve ben o gece çikolatasızlıktan neredeyse ağlayacaktım 🙂 Yıllar sonra Johnny Depp ve Juliette Binoche başrolleriyle gösterime girdiğinde aynı tadı alamamıştım malesef ( yanlış anlaşılmasın kadro ve film her şeye rağmen efsane, sadece kitapla kıyaslamadan edemiyor insan)
Konumuza dönersek, yemeğin yanı sıra kendinizi yakın hissetirebilecek bir diğer detay da Akdenizli öğeler. Picasso’ nun İspanyol oluşu, olayların Güney Fransa‘ da geçmesi ülkemizin Akdenizli genleriyle çok örtüşüyor. Buna tabii iki farklı zaman akışında ilerleyen hikayenin günümüzde birleşen-açığa çıkan noktalarıyla gerçekten sayfaları uçarcasına çevirtiyor. Öbür taraftan da kitap bitmesin diye içiniz içinizi yiyor. Şahsen ısrarla tavsiye ediyorum okumanızı.
Tüm bu bahsettiğim kriterler Camille Aubray‘ in 2016′ da yayınlanan bu ilk romanını kısa sürede dünyada, sonra da ülkemizde çok satan kitaplar listelerinin üst sıralarına taşıyor. Yazarın sonradan yayınlanmış iki kitabı daha var. Ancak onlar henüz Türkçe’ ye çevrilmemiş, dilerseniz yabancı sitelerden farklı dillerde temin edebilirsiniz. Benim gerçekten çok keyifle okuduğum bir roman oldu. Hatta uzun zamandır elimde sürünen ama yarım bırakmaya da içimin elvermediği “Medici Ailesi-Rönesans Çağında Bankacılık, Siyaset, Sanat” kitabının arasında nitelikli bir soluk oldu. Neyse o da bitmek üzere, yakında kaleme alacağım.